14 Haziran 2014 Cumartesi

Tepsiden Edip Cansever'e...


Kısa günün karı… Bir sürü bir şeyler boyadım yine bugün. Beğenmedim tekrar tekrar boyadım. Renklerini değiştirdim. Dekupaj kağıtlarını milim milim kestim denedim… Ortaya şimdilik bir tek bu tepsi çıktı. Koyu kahveye boyandı, zımparalandı, tekrar boyandı… Sonra mumlanıp beyaza … Bir daha bir daha beyaza... Dekupaj kağıdını yapıştırıp hemen resmini çektim. Henüz koruma tutkalları, verniği filan yapılmış değil. Tam yazlık bir tepsi oldu. Yine aşık olduğum renklerde tabii; mavi-beyaz :) Mutfakta, kendime ev hediyesi olarak aldığım maviş su ısıtıcım ve ekmek kızartma makinemle uyum içinde :) Bir ay öncesine kadar sadece bir adet kardan adamlı plastik bir tepsi sahibi olan insan için bunca tepsi muhabbeti gerçekten enteresan :) Hayat işte…

Çook eski günlere götürdü nedense bu tepsi beni… Yıllar önce her yaz gittiğimiz Akçay’lı günlere… Terasta edilen ikindi kahvaltılarına, akşamüzerlerine… Ne güzel günlerdi. Hani hep “çocukluğunuzun, gençliğinizin kıymetini bilin” filan denir ya… Ben annem ve babamın gençliğini özledim galiba sadece… Saçma sapan sorunlarla uğraştığımız o tasasız günleri… Ne tepsiymiş ama ! :) Edip Cansever'in Masa'sını anımsattı bana:

Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu

Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu...

Ben de masaya tepsimi,tepsime anılarımı koydum :) Buyrun, her çeşit ışıkta çekilmiş halleri :)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder